Doğrusu, göstergebilim ile tanışıklığım çok da eskilere dayanmıyor. Lisans eğitim hayatım boyunca analiz yöntemleri konusunda detaylı bir bilgilendirme sürecine sahip olduğumu ifade edemem. Daha çok akademik alanda, gazetecilik çalışmaları için bir geçim kapısı olarak da görülen söylem analizlerinin içerisinde debelenip, içerik analizi formlarının arasında kendimi kaybettim, diyebilmeliyim. Benim için adeta bir dönüm noktası olarak kabul ettiğim göstergebilim dünyası ile tanışıklığım ise işte burada, bu mini belgesel ile başlıyor.
Peki ama tam olarak nedir bu çalışma? Eh sözün özü bir; akademik hayata adım attığım ilk andan itibaren ortaya yeni, yapıcı ve hatta çarpıcı bir çalışma çıkarmak istemiş idim. Fakat pek tabii, henüz lisansüstü eğitim hayatının birinci yılında yer alan genç bir akademisyen adayı olarak böylesi bir çalışmayı ortaya koyamadım. Fakat konu itibari ile bu farkı yakalayabildiğimi, her ne kadar analiz sürecinde eksiklikler ve hatalar yer alsa dahi, Leonardo Dalessandri gibi muazzam bir yönetmenin, ülkemiz hakkında gerçekleştirdiği bu mini belgeselini analiz edebilmiş olmak ve daha önemlisi ise Atatürkiye'nin tüm saldırılara karşı yaşadığını, eski ile yeni arasında aşkın bir harmoninin süregeldiğini kültürel çalışmalar perspektifi ile bu çalışmadan yola çıkarak ortaya koyabilmiş olmak, beni mutlu kılmaya yetiyor.
Bu çalışma Alanya'da Nisan 2017 tarihi ile sunuldu. ICOESS adlı bir kongre sürecinde sözlü bildiri olarak sunulan çalışmamız, tam metin olarak da basıldı ve hemen alttaki linkte yer almakta. İsteyenler, daha detaylı bilgi için ulaşabilirler.
Keyfinize bakın!
Комментарии